Çocuk İşçi Olmak: Ömer Doğan İle Çıraklıktan İşverenliğe Uzanan Bir Yolculuk
Görüşmeyi Gerçekleştiren: Ercüment ERBAY
Ercüment ERBAY: Ömer Bey, öncelikle benimle görüşmeyi kabul ettiğiniz için teşekkürler. Okuyucularımız için kendinizi kısaca tanıtabilir misniz?
Ömer DOĞAN: 1948 Kırşehir doğumluyum. Doğanlar Çelik Dövme Ltd. Şti.’nin kardeşlerimle birlikte sahibiyim ve Genel Müdürü’yüm.
Ercüment ERBAY: Bugün sizinle çocuklukta çalışmaya başlamanızdan bügüne uzanan bir yolculuğa çıkmak için birlikteyiz. Bu yolculuk nasıl başladı?
Ömer DOĞAN: 1965 yılında Ankara’ya geldim ve 16 yaşında çalışmaya başladım. 16 yaşına kadar, köyde tarla, davar işleriyle uğraşıyordum. İlkokulu 4’e kadar okudum. Ülke de yavaş yavaş tarım toplumundan sanayi toplumuna geçiyordu. Bu nedenle sanat öğrenmek için Ankara’ya göç ettim.
Ercüment ERBAY: Ankara’da nerede çalışmaya başladınız?
Ömer DOĞAN: Rüzgarlı sokakta çırak olarak işe başladım.
Ercüment ERBAY: Çırak olarak girdiğiniz firma, bugün yaptığınız iş olan metal dövme üzerine miydi?
Ömer DOĞAN: İşe girdiğim firma, şu an sahibi olduğum firma zaten.
Ercüment ERBAY: Çırak olarak girdiğiniz firmanın sahibi mi oldunuz?
Ömer DOĞAN: Evet. Başka hiçbir işyerinde çalışmadım. 1965’de işe girdiğim firmanın sahibi oldum. O zamanki adı, Ziraat Demir Atölyesi idi. Küçük bir atölyeydi.
Ercüment ERBAY: Gerçekten ilginç. 16 yaşında çalışma yaşamına girdiniz. Biraz o günleri anlatabilir misiniz?
Ömer DOĞAN: Çok zordu tabi. Ankara’da dayım vardı. Onun dükkkanının yanındaki dükkanda yatıyordum. Soğuk olurdu, gece kalkardım, bakardım ki yorgan üzerimden kalkmıyor. Niye? Üzerime kar yağmış. Böyle şartlarda yaşıyordum. Her insanın dayanamayacağı, hatta kaçıp gideceği yaşam koşullarıydı ama ben dayandım. O yıllar çok zordu.
Ercüment ERBAY: Çalışma koşulları nasıldı?
Ömer DOĞAN: Sigortamız vardı ama ağırdı tabi. Paydos falan yoktu. Gün ışırdı başlardık, gece yarısı bırakırdık. Gece dükkanı temizler çıkardım, sabah gelir sobayı yakardım. Elimizde balyozlaçalışırdık. Kömür ocağı, balyoz, örs. Makine falan yok. Bildiğin kara demircilik. Hem ücreti az, hem yorucuydu.
Ercüment ERBAY: Aldığınız para iyi miydi?
Ömer DOĞAN: Haftalık 20 lira alıyorduk. Yetmiyordu. Ankara’ya geldik, etrafın yok, çevren yok, neyin ne olduğunu bilmiyorsun. Dayım vardı ama yine kaderini kendin çiziyorsun. Askere gidene kadar böyle devam ettim. Asker dönüşü aynı işe biraz daha devam ettim. Daha sonra kardeşlerimi de yanıma getirdim, yani 72-73 yıllarında onları da sanayiye çektim. Gel zaman git zaman 1979 yılında çalıştığım atölyeye ortak oldum. yılından sonra Almanya’dan makineler aldık. Bütün fuarlara katıldık. Dünyayı takip ettik. Bu arada Ostim’deki dükkanlar yetmedi. Bir dükkanın yanına öbürünü aldık, kiraladık. 4-5 dükkan oldu. Yine de yetmedi bizim iş potansiyelimize. Yer aradık. Burası uygun geldi, Kazan’da bu fabrikayı kurduk. Sürekli yatırım yapmak gerekiyor. Her sene 2 milyon Euro yatırım yapıyoruz. 220 işçimiz var. Keşke 500-1000 işçimiz olsa. Şu an çelik döğme alanında Türkiye’de 2., dünyada 4.’yüz. şimdi burası da yetmiyor. Temelli’de 25 dönüm yerimiz var. Projesi hazır. 16.000 m 2 kapalı yer olacak. Sonbahar’da orada da üretime başlayalım diyoruz.
Ercüment ERBAY: Ortak olabilmek için sermayeyi nasıl temin ettiniz?
Ömer DOĞAN: Mal ortaklığı değil, iş ortaklığı. % 25 ortaktım. Yapılan işten pay alıyordum. 1985 yılında işyerinin tamamını satın aldım, adı da Doğanlar Çelik Döğme olarak değişti.
Ercüment ERBAY: Tamamını alamak için iş ortağıyken biriktirdiniz herhalde?
Ömer DOĞAN: Biriktirme falan yok, aydan aya ustama borcumu ödedim.
Ercüment ERBAY: Daha sonra işletmenizi büyütmeye devam ettiniz sanırım?
Ömer DOĞAN: Daha önce ustam büyümemize engel oluyordu. Yapma, etme diyordu. Yaşlı adamdı, ne diyeceksin. Ben işletmenin tamamını satın alınca sıçrama yaptık. 2000.
Ercüment ERBAY: Çocukluğunuza geri döndüğümzde, o yaşlara sizi yeniden götürsek yine çalışır mıydınız? Yoksa eğitime mi devam ederdiniz?
Ömer DOĞAN: Hem çalışır hem okurdum. Hatta üniversite bile bitirirdim. Üniversite mezunu olmamak içimde uhdedir ama o zamanın şartlarında mümkün değildi.
Ercüment ERBAY: Çocuklukta çalışmak size ne kazandırdı Ömer Bey?
Ömer DOĞAN: O zaman çalışmasaydım, köyde kalsaydım, sadece günümü geçirirdim, karnım doyardı. O günlerde çekmeseydim, bugünüm olmazdı. Ben gençlere şimdi öyle söylüyorum. Şimdi çekmezseniz, o güne eremezsiniz. Şu da var, şimdi benim yanımda çalışanların böyle bir firma sahibi olması çok zor çünkü şartlar değişti. Bir tezgahın fiyatı 500.000 Euro. Haydi gel de al.
Ercüment ERBAY: Çocuklukta çalışmak size ne kaybettirdi desem, ne dersiniz?
Ömer DOĞAN: Çocukluğumu yaşayamadım. Başkalarının yaptığınız yapamıyorsun. Çocuklukta ne yapılır, koşarsın, oynarsın, sinemaya gidersin, eğlenirsin. Onların hiçbirini yapamadım. Gençliğimi ve çocukluğumu yaşayamadan zaman geçip gitti.
Ercüment ERBAY: Çocukluktaki çalışma şartlarınızı düşündüğünüzde kendi çocuğunuzu o koşullarda çalıştırır mıydınız?
Ömer DOĞAN: Okumadıysa ya da senin okutma imkanın yoksa ne yapacaksın, çalıştırırsın.
Ercüment ERBAY: Önemli bir konuya temas ettiniz. Çocuk işçiliğinin asıl nedenlerinden birisi, yoksulluk. Aileler imkanları olmadığı için çocuklarını çalışma yaşamına yönlendirebiliyor. Sizce bunun çözümü nedir?
Ömer DOĞAN: Toplum buna yardımcı olacak. Devlet ya da toplum. Burs diye bir şey var. Ben senede 40-50 öğrenciye burs veriyorum. Ben okuyamadım ama şimdi başka çocukları destekliyorum. Bu arada devlet de destek olacak, aileyi ve öğrenciyi destekleyecek.
Ercüment ERBAY: Çocuklukta ve sonrasında eğitim alamamam içimde uhde demiştiniz. Şimdi bu eksikliğinizi başka çocuklara destek olarak gideriyorsunuz diyebilir miyiz?
Ömer DOĞAN: Hem başka çocuklarda hem de kendi çocuklarımda gidermeye çalıştım. Üç çocuğum da üniversite mezunu. Ben çocukları bırakmam, zorlarım, mutlaka üniversite okunacak. Çocuklarım, yeğenlerim de burada çalışıyor. Onlar bizden ileri olacak ki firma daha ileri gitsin. Bizi aşmaları gerek.
Ercüment ERBAY: Son olarak gençlere örnek olmak açısından başarınızı neye borçlu olduğunuzu söyler misiniz?
Ömer DOĞAN: Azim. Hedef koymak ve azim. Yılmamak, pes etmemek, çabuk bıkmamak. İşini seveceksin. Yaptığın işi sev ki o da seni sevsin.
Ercüment ERBAY: Ömer Bey, değerli vaktinizi ayırdığınız için çok teşekkürler, başarılı çalışmalarınızın sürmesini dilerim.
Ömer DOĞAN: Ben teşekkür ederim. Sağlıcakla kalın.