Köycü Doktor: Reşit Galip
A.Gürhan FİŞEK
“Reşit Galip, hem doktordur, hem hukuk doktorudur, hem siyaset doktorudur, hem edebiyat doktorudur ve güzel arkadaştır.” M.Kemal Atatürk (12) |
Cumhuriyet’in kuruluş döneminin önde gelen aydınlarından, düşünür ve tarihçilerinden Dr.Reşit Galip, kısacık ömründe yaptıklarıyla bugün de çağdaşları arasından sıyrılmış ve kendine bir yer edinmiştir.
1893 yılında Rodos’ta doğan Dr.Reşit Galip’in babası, görevi gereği çok gezmek zorunda olan bir Mahkeme Reisiydi. Onun ve daha sonra Türk Ocağı başkanlığı ve büyükelçilik yapacak ağabeyini yetiştiren dedeleri Hacı Mehmet Ağa olmuştur.
Reşit Galip, kabına sığmayan bir gençti. Tıp Fakültesi’ne girdiği 1911 yılında bile arkadaşları arasından sıyrılarak, etkileyici karakteriyle onlara önderlik etmeye başlamıştı. Sınıf arkadaşı Dr.Hüseyin Hulki bey şöyle diyordu : “Mektepde aramıza karıştığı ilk günden beri avuca sığmaz afacan bir çocuk gibi yaşadı. Fakat bu afacan ruhunda hepimize üstün olan, sözünü dinleten bir erginlik, bir olgunluk vardı. Biraz alaycı, fakat çok şakacı idi. Ciddi konular üzerinde deş boyu ve yaşı ile bağdaşmayacak ölçüde donanımlıydı.” (1) Bir başka sınıf arkadaşı Dr.Şükrü Sarıbaş şöyle anlatıyor : “Askeri Tıbbiyesine girdiğimiz zaman, sınıfta yüz kişi idik. Derslere başladık, bir kaç hafta geçer geçmez, Reşit Galip Rodos, bütün arkadaşlara kendini tanıttı; karakteri ve zekası 17-19 yaşını geçmeyen sınıf kalabalığı içinde kendini belli etti. Reşit Galip’te duygu ve düşünce birleşmişti. Her şeyin mahiyetine, içyüzüne ve temeline inen; araştırmacı ve eleştirici keskin mantığı, idealist yüksek karakteriyle kaynaşmıştı. Onun mert arkadaşlığına kim güvenmezdi!” (2)
“Bir yandan ülkenin siyasal durumu, Ferit Paşa’nın memleketi uçuruma sürükleyen kötü yönetimi, bir çok gençler gibi Reşit’i de çıldırtıyordu. Büyük bir cüretle Ferit Paşa kabinesi aleyhine de gizli ve müthiş bir bildiri yazdı. Ve bir gece kendi eliyle bu bildirileri çeşitli yerlere ve özellikle de Babıali ve Polis Müdürlüğünün kapısına yapıştırdı. Fatih, Sultanahmet mitinglerinin düzenlenmesiyle uğraşan Darülfünun ve Tıp Fakültesi gençlerine yardım etti. (3)”
Başta mert ve güvenilir arkadaşlığı, onu tamamlayan toplumculuğu, arkadaşlarını onun peşinde Sarıkamış’tan Kütahya’ya, oradan Mersin’e ve Ankara’ya kadar taşıdı.
“Birinci Dünya Savaşı son ermiş ve Osmanlı devleti ağır bir mütareke imzalamıştı. İstanbul yaşanması güç bir kent olmuştu. Bu sırada yurda bütün varlıklarıyla bağlı, idealist bazı gençler ‘Köycüler’ adı altında bir Dernek kurmuşlardı. Bu derneğin altı maddeden oluşan kısa tüzüğünün birinci maddesi şuydu : ‘Köylüler arasında insancıl bir yaklaşımla çalışmak ve sağlık, eğitim konularında yardım etmek amacıyla İstanbul’da 25 Ekim 1918 (1334) tarihinde Köycüler namında bir Dernek kurulmuştur.’ Dr.Reşit Galip bu cemiyetin 4 numaralı üyesiydi. Köylerde yerleşerek bir misyoner özverisiyle çalışmak isteyen ve sayıları onbeşi geçmeyen bu gençlerin en ateşli ve heyecanlısı Doktor Reşit Galip’di. Köycülerin ilk kafilesi 10 Nisan 1919 (1335) tarihinde Kütahya’ya vardılar. Bu kafileden Doktor Hasan Ferid ve Reşit Galip Tavşanlı’da, Doktor Fazıl Doğan ve Doktor Mustafa, Emet’te yerleştiler. Reşit Galip, Tavşanlı’da ayni zamanda Müdafai Hukuk Cemiyetinin Başkanlığını üzerine aldı. … 1920 Haziranında başlayan Yunan taarruzu ile Kütahya yöresinde işgal tehlikesi belirmesi üzerine dağılan köycülerin yaşamı, binbir sıkıntı içinde geçmiş gerçek bir misyoner yaşamıdır. … Köycülerin dağılmasından sonra, Hilaliahmer (Kızılay) Beşinci İmdadi Sıhhi Heyeti Başhekimliğini üzerine alan Reşit Galip, bir yıldan fazla süre Burdur, Antalya, Aydın ve Denizli’de dokuz dispanser ve iki hastane ile Antalya laboratuvarını başarı ile idare etti. Bu sırada (sıtma mikrobunun) daha çabuk boyanması hakkında bulduğu yöntemden ve yöneticilik alanında gösterdiği başarılardan dolayı ikramiye ve takdirname aldığı gibi, 10 Şubat 1921’de Kuşadası, Söke veba mücadelesi hakkında gönderdiği rapordan dolayı teşekkürname ile ödüllendirildi. 11 Eylül 1921’de Sağlık Bakanlığı Sağlığı Koruma (Hıfzıssıhha) Müdür Yardımcılığına atandı. Ankara’da sağlığı bozulduğundan, havası daha yumuşak bir yere gönderilmesini istedi. 5 Aralık 1921’de Mersin Hükümet Doktorluğuna gönderildi. Burada aynı zamanda karantina ve hapisane doktorluğuyla Gümrük Kimyager Vekilliği, Basım, Haberalma Temsilciliği yaptı. Bir süre sonra kendisini Gaziantep Sağlık Müdürlüğünde (4)” buldu, daha sonra Mersin’e döndü. “Bu zamanlar burada kurulmuş olan (Gençler Birliği) ve sonra da (Türk Ocakları) derneklerinde başkanlık yaptı. Aynı zamanda Mersin Ticaret Lisesinde Sağlık Dersi öğretmenliğinde bulundu. (6)” Atatürk’ün dikkatini çekerek, 10 Ocak 1925’te Aydın Milletvekili seçilerek, Ankara’ya geldi.
Reşit Galip’in insan tarafı kuvvetliydi. Tavşanlı’dan İstanbul’daki Köycüler Cemiyeti baş meclisinin bir anketine verdiği uzun yanıtında şöyle yazmaktadır : “Gerçi ancak geçinmek için para kazanıyoruz. Köylünün ve halkın zararına servet edindiğimiz yoktur. Fakat bu hekimlik bana dilencilikten beter geliyor. Burada ücretsiz tedaviye gücümüz olabilseydi, mutluluğumuz sınırsız olacaktı. Bir hastayı iyi etmek için pazarlık etmek veya iyi ettikten sonra avucuna bakmak pek iğrenç geliyor. İşte bütün direncimizi kıran nokta budur. İnsanda ne köycülük neşe ve istirahati, ne de bir köycü açık yürekliliği bırakıyor. Kendilerine iyilik etmeye geldiğimiz insanlarla bizim aramızda her ikimizi huzursuz eden bir kötülük yaşıyor, bu da paradan başka bir şey değildir.” (4)
Dr.Reşit Galip, yaşamı boyunca aynı ülkü ve üretkenlikle bir çok kişiyle buluşmuş ve onlarda derin izler bırakmıştır. Ord.Prof.Dr.Fahrettin Kerim Gökay, 1952 yılında, yani bu mektuptan yaklaşık 41 yıl sonra şöyle diyor : Ölümünden “Onsekiz yıl sonra bugün onu yine andım. İdealistler unutulmuyor. Her memleket davası ideal aşıklarını hatırlatır. Yanan Milli Eğitim Bakanlığı odasındayız. Kangal dönüşünde ona köy sağlığı üzerinde duygularımı söylemiştim. Heyecanla dinlemişti. Bugün Sağlık Şurasında köy tedavi evleri ve okul hekimliği söz konusu edildiği zaman, başı dik, gönlü gani, saf yürekli, hür sesli dostumu hatırladım (5).”
Dr.Reşit Galip’in yaşamındaki dönüm noktası, Tıbbiyenin dördüncü sınıfındayken, okula ara vererek arkadaşlarıyla birlikte Kafkas savaşında görev alması olmuştur. Bu hem insancıl hem de yurtsever gönüllülük, sağlığı üzerinde, ölümüne kadar varan derin izler yapmıştı. Eski Sağlık Bakanlarından Dr.Lütfi Kırdar şöyle yazıyor :
“Ben Reşit’i ta Birinci Dünya Savaşı’nda, Cebeli Lübnan’da Antura’da 1500 yataklık Kimsesiz Çocuk Bakım-Eğitim Evi (çocuk eytamhanesi) müdürü iken tanımıştım. … Kurumumuza gelmeden önce gönüllü olarak gittiği Erzurumun üçbin küsur metre yüksek dağlarında ciğerlerinden gelen ilk kanı çıkarmağa başlağı zaman bile yılmamış, korkmamıştır. … Erzurum dönüşünden sonra Tıp Fakültesini bitirmiş, fakat öğrencilik yaşamını ülkenin sosyal, siyasal akımlarına karıştırmaktan vazgeçmemiştir. … O, fakülteye (Prof.Dr.Akil Muhtar’ın) asistanı oldu. Çalışkan bir asistanın bütün meziyetlerine sahipti. Hastaları ve kitaplarıyla ilgilenirdi. … Fakülte’nin eksiklikleri, geri zihniyeti, onu tatmin edemiyor … bu durum, onun inkılapçı ve milliyetçi ruhu üzerinde menfi tesirler yapıyordu. Hep eylemsizlikten, cehaletten, dar görüşlülükten yakınırdı. Sonunda dayanamadı. Çok acı bir dille Tıp Fakültesi’ni eleştiren bir broşür yayınladı; yenilenme istedi; ve bir süre sonra istifa ederek ayrıldı. (3) “
Hem mekansal ve hem de kurumsal açıdan gezginci yaşamı, Dr.Reşit Galip’in beyninde müthiş bir sentez geliştirmişti. Hekimlik, öğretmenlik ve köycülük üçgeninde çözümler geliştirmekteydi. “Öğretmenlerle Konuşmalar” kitabında ve “Köycülük” broşüründe, köylerdeki öğretmen rolü üzerinde ayrıntılarıyla durmuştur.
Öğretmen Hüseyin Kazım, bu konuda şunları yazıyor : “ ‘Köylüyle muhabbetimiz (sevgi), ayni zamanda vatana muhabbettir. Çünkü köylü vatanın köküdür, ana unsurudur, asıl temelidir’ diyen Reşit Galip, köylüyü seven büyük bir dost ve kurtarıcı olarak köy köy dolaşmış ve köylünün sağlık ve bilgice kalkınmasını kendisi için bir ulak edinmiştir. Bu verimli çalışmasını, daha çok yaymak ve işdaş edinmek dileği ile ‘Köy Muallimleriyle Sıhhi Musahabeler’ adlı bir kitap yazmış ve köylülerle sıkı bir yakınlığı bulunan köy öğretmenlerini ‘Ortak dostumuz’ köylüyü aydınlatma işindeki yurtçu birliğe çağırmıştır. Bu kitabında köylüye karşı aşkın bir sevgi belirmektedir. Köylünün yaşayışını, eksiklerini, yapılması gerekenleri ve yolları göstermek üzere yazılmış “tır. (7)
Dr.Reşit Galip, her şeyden önce bir insan aşığıydı. Tüm eylemlerine yön veren, onun insanlara olan sevgisiydi. Üniversiteleri düşünürken öğrencilerin yaşama ve çalışma koşulları üzerine de odaklanıyordu. Bu yazıda bizim ve “Atatürk’ün Fikir Fedaisi Dr.Reşit Galip” kitabında Yener Oruç’un yararlandığı, Ahmet Şevket Elman’ın anısı ile hem bir örnek verelim ve hem de onu anımsamayı sonlandıralım : “Bu kitap, ayni zamanda, kendisinden kitap parası istiyen bir Üniversiteliye o andaki bütün para varlığı olan otuz lirasının yirmibeş lirasını, azlığından dolayı özür dileyerek gönderen insan Reşit Galip’e karşı, o eski Üniversite talebesinin bir vicdan borcu olarak mukabelesinin ifadesidir. (8)”
KAYNAKÇA :
-
Dr. Hüseyin Hulki beyden aktaran : Ahmet Şevket Elman (1953) : Dr.Reşit Galip (1892-1934) Ankara s. 36
-
Dr.Şükrü Sarıbaş’tan aktaran : Ahmet Şevket Elman (1953) : Dr.Reşit Galip (1892-1934) s. 77
-
Dr.Lütfi Kırdar’dan aktaran : Ahmet Şevket Elman (1953) : Dr.Reşit Galip (1892-1934) s.27-28
-
Uluğ İğdemir’den aktaran : Ahmet Şevket Elman (1953) : Dr.Reşit Galip (1892-1934) s. 13-14
-
Ord.Prof.Dr.Fahrettin Kerim Gökay’dan aktaran : Ahmet Şevket Elman (1953) : Dr.Reşit Galip (1892-1934) s.17
-
Enver Behnan Şapolyo’dan aktaran : Ahmet Şevket Elman (1953) : Dr.Reşit Galip (1892-1934) s. 20
-
Muallim Hüseyin Kazım’dan aktaran : Ahmet Şevket Elman (1953) : Dr.Reşit Galip (1892-1934) s. 33
-
Ahmet Şevket Elman (1953) : Dr.Reşit Galip (1892-1934) Ankara s.4
-
Dr.Mazhar Osman Uzman’dan -1934- aktaran : Ahmet Şevket Elman (1953) : Dr.Reşit Galip (1892-1934) s.142
-
Aktaran : Ahmet Şevket Elman (1953) : Dr.Reşit Galip (1892-1934) s.51
-
Emin Türk Eliçin (1970) : Kemalist Devrim İdeolojisi, ANT Yayınları s.378-9)
-
Yener Oruç (2007) : Atatürk’ün ‘Fikir Fedaisi’ Dr.Reşit Galip – Gürer Yayınları İstanbul s.228.
KUTU NO 1
Kitap kapağı
Yazarın imzalı notu
Kendisine yazarı tarafından 1953 yılında armağan edilen, kitap içeriğinden Prof.Dr.Nusret H.Fişek’in de etkilendiğini anlıyoruz. Çünkü 1963 yılında yazdığı, “Sağlık Hizmetlerinin Sosyalleştirilmesi Yönergesi”nde, hekimin köydeki en yakın müttefiki olarak öğretmen belirtilmekte ve uygun koşullar oluştuğunda, lojmanların paylaşılması öngörülmektedir.
KUTU NO 2
ÜNLÜ TÜRK HEKİMİ MAZHAR OSMAN DER Kİ :
Ani bir acı haber ile karşılaştık. Eski Maarif Vekilimiz Aydın meb’usu Dr.Reşit Galip bey gripten zatüree olmuş ve zatüreeden kurtulamamış. Bu haber cidden ciğersuzdur. Reşit Galip’ten bu vatan çok hizmet bekliyordu. O hizmetlerini yapmış değildi, yaptıkları onun hayati sahnede oynamağa kabiliyeti olduğu büyük rolleri proloğu idi. Ne yazık ki çabuk kapandı…. O hayatının baharını yeni bitirmiş, yazının en güzel zamanında idi. Ande Şeniye’nin dediği gibi son baharını ve kışını göremedi … Sanki o kısa hayatında başına layık olduğu eklili şerefi koymak için acele etti. Kırk yaşına gelmeden vekil olmuştu. On senelik cumhuriyet hayatında Reşit Galip mühim bir rükündü. İnkılabın ruhunu kavramış cumhuriyetin en sadık ve mert kahramanlarından biri idi. Onun bir yerde varlığı herkesin vicdanına huzur ve emniyet verirdi. Onun cesareti medeniyesine, mertliğine hayran olmayan yoktu. Tıbbiye’i Askeriyenin damı altında yetişmiş bir gençti, harp zamanında diplomasını almıştı. Genç tıbbiyelilerin pek çoğu gibi Türkçülük ideali ile de beslenmişti. Türkocağı çocuklarındandı. Genç doktor en mütevazi memuriyetlerde bulundu. Kütahya’da kaza doktoru; Mersin’de hükümet tabibi… Anadolu hareketi bu ruhtaki ateşi canlandırdı. Artık Reşit Galip bir inkılapçı olmuştu. Tıp kitaplarından ziyade Türk tarihi, Türk harsı, Türk irfanı ile meşgul oluyordu. Milliyetçilik siyasetine sarılmıştı, artık bütün manasile hükümet adamı olmağa çalışıyordu. Arasıra tarihe ve edebiyata ait güzel yazılarını okuyorduk. Mektep sıralarındanberi onun iffet ve faziletine şahit olan arkadaşları “çok okur, iyi düşünceli, namuslu, tok sözlü, mert ve pervasız, doğru bir adam” diye ikbali günden güne parlayan bu hükümet yıldızını methederlerdi. Tıp tahsili ile hazırlanmış iyi bir hükümet adamı da akazanıyoruz diye pek haklı seviniyorduk. Nihayet o büyük irfan ikılabını Reşit Galip omuzuna yüklenmişti. Eski darülfünunu kapadı, yenisinin kadrosunu hazırladı. … Genç yaşında ölülere karıştı. Ona da, ailesine de, kendisini sevenlere de, memlekete de çok yazık oldu. (9)
KUTU NO.3
Dr.Reşit Galip, sap sarı yüzlü ve şiş karınlı çocukları birer, birer muayene salonuna yığar, sabahtan akşama kadar onlarla uğraşırdı. Bir gün pek fazla yorulmuştu. Göğsünü dinlediği bir köylü yavrusunu, yanındaki sandalyeye oturttu. Başı iki yumruğunun arasında ve gözleri yaşla dolu olduğu halde hastaların içinden söylenerek çıktı : “Bunlar aç! Bunlar gıdasız! Bunlara her şeyden evvel yemek vermeliyiz. (1919 – Aktaran : 10)
KUTU NO.4
… Ulusları harekete getirmek ve yürütmek için bir ideal gereklidir. Namık Kemal’in yüce vatan heyecanıyla dolu yazılarından köylümüzün haberi bile yok ne yazık ki! Kaldı ki, bugün edebiyat ile şişirilmiş soyut kavramlarla ulusal hareketler, esaslı devrimler doğurmak da olacak iş değildir. Başta bulunanların enerjisi halk kitlesinin yardımı ile birleşirse tükenmez bir güç kaynağı olur. Halkın ve en büyük sınıf olan köylünün bağrından çıkacak bir devimin ancak iki esası olabilir:
-
Senetsiz, kanunsuz bir şekilde köylüyü borçlandıran karakaplı defterleri yok etmek, yani halkı borç köleliğinden azat etmek,
-
Büyük toprakları dtağıtıp köylüyü kendi payına sahip kılmak. Bu, sermaye ile hükümet nüfuzuna dayanan ağalık zihniyetini, zorbalığı yokedecektir.
Seve seve dövüşüp düşmanı yurda sokmıyacak olan asıl ordu işte bundan sonra meydana gelecektir. Türkiye’yi kurtarmak, ilerilik ve uygarlığa kavuşturmak için biricik yol budur. Birden yapılacak bir darbe ile zorbaları ortadan kaldırabiliyor, köylüyü kurtarabiliyor muyuz? Eğer bunu yapacak gücü bulabilirsek, yüreklerimizde bu cüret varsa hiç durmadan işe girişmeliyiz. Değilse işe eliften (A’dan) başlamalı ve köyü örgütlenmeye önem vermeliyiz. Bu örgütlenme sayesinde, asıl elemanlarını hekimlerle öğretmenlerin teşkil edeceği bir aydınlar kadrosu ile sessiz, ama inatçı bir çaba ile köylüyü uyarmalı ve hakkını kanun yollarından elde etmesi sağlanmalıdır. Bugünün tehlikesini yoketmiye çalışırken yarını gözönünde tutalım. (Reşit Galip, Köycülük, Ekim 1920 – Aktaran. 11)