Dr. Warren H.Winkler
BİR KÖY HEKİMİ Dr. Warren H.Winkler
Dr.Warren H.Winkler, 1958-1966 yılları arasında, Kayseri-Talas’ta kurulu bulunan Talas Amerikan Koleji’nin (1889-1967) doktorluğunu yaptı. Bu dönem, onun okul hekimliğinin yanı sıra çevre köylerdeki sağlık hizmetlerine katkıda bulunduğu dönemdir. Hizmet, okuldaki donanımlı kliniğe köylülerin gelebilmesi kadar, hizmetin köylünün ayağına götürülmesiyle yürütülmekteydi.
Bu dönemi kendisi şöyle tanımlamaktadır : “Köy halkı ve cefakar hastaları … sert, verimsiz, soğuk iklimde hayatta kalma mücadelesi vererek, hayvanlarıyla birlikte kıt kanaat geçinirken, insanoğlunun yakalanabileceği bütün hastalıklara yakalandılar ve kendini adamış klinik personelimizin sağladığı, modern tıbbın ancak kenarından geçen sağlık hizmetlerinden yararlandılar. … Mevcut koşullar altında mümkün olan en iyisini yaptığımızı anladı”lar. “Yirmi köyden oluşan bir topluluğun … ilk basamak tedavi hekimliği yapsak da, çok geniş bir yelpazedeki halk sağlığı sorunlarına da çare bulmaya çalışıyorduk” (Dr.Warren H.Wınkler : İki Doktor Bir Yolculuk, Çeviren : Yalçın Varnalı, YKB Yayınları No.4214, 2014).
Daha sonra, edindiği birikimlerle, Sağlık Bakanlığı’na Muş ve Kars’taki halk sağlığı projelerinde de danışmanlık yaptı. Bu çalışmalarında, aile planlaması ve koruyucu hekimlik ön plandadır.
Dr.Winkler, çalışmalarının ilkelerini şöyle sıralıyor : “İyi bir tıbbi bakımın, hasta ile doktor arasındaki iletişime bağlı olduğunu biliyorduk. Bu tür bir birinci basamak sağlık hizmeti programının en önemli noktalarından biri, ayrıntılı ve doğru bir anamnez (öykü), laboratuvar bulguları, tanı ve tedaviyi içeren eksiksiz bir hasta kayıt sisteminin kullanılmasıdır. … Hasta kayıtları, öncelikle köy, daha sonra aile bazında tutuluyordu. Bir hasta geldiğinde, … önceden tedavi edilmiş olan akrabalarının ve çocuklarının durumu soruluyordu. … Günde sadece otuz hasta kabul ediyorduk. Kliniğe gelebilmek için kullandıkları ulaşım yöntemlerinin ilkelliğini dikkate aldığımızda, bu olağanüstü çabalarını takdirle karşıladığımızdan, her hastaya yeterli zamanı ayırabilmek için en adil yolun bu olduğunu düşünüyorduk. … Ayrıca otuz hastanın muayenesi bittikten sonra, zaman kalırsa, yatalak ve ağır hastaları görmek için köy ziyaretleri yapıyorduk.” (Wınkler 2014 : 17-18)
Bu çalışmalarında, Dr.Winkler’in en büyük yardımcısı, “Dohtur Salih” adı takılmış olan ve ilkokul ikinci sınıftan terk yardımcı sağlık personeliydi. Çevre köylerdendi ve köylü aileleri iletişimi çok iyiydi. Askerliğini (1944), sıhhiye bölüğünde yaptığı için, dönüşünde köy halkı bütün sağlık sorunlarını ona danışmaya başlamış. “Bir komşusu, köyün Salih’e samimi bakış açısını şu şekilde özetliyor : Eğer Tohtur Salih geliyorsa, bize yardım edebilecek bir kimse var demektir. Eğer gelmiyorsa, başka kimse gelmez.” (Wınkler 2014 : 29)
Köylünün, kendi arasından çıkan ve “diplomasız-eğitimsiz” insanlara olan güveni, uzun yıllar aşılamamıştır. Bunun örneğini yine Dr.Winkler veriyor : “1999 yılında kırk yıllık bir aradan sonra Kayseri’nin köylerine döndüm. Hiç kimse beni tanımadı. … (Bir araştırma) ekibi, Türkiye’de ilk ulusal kalp çalışmasını başlatmıştı. 10.000 kişinin değerlendirileceği bir araştırmaydı. Çalışma sekiz bölgede yürütülecekti. … İç Anadolu bölgesini temsilen Kayseri’yi almıştık. Böylece daha önceden Talas kliniği ile bağlantısı olan köylerde araştırmamızı başlattık. … Benim görevlerimden biri, bir sonraki gün için öngörülen köye gitmek ve köy muhtarıyla konuşmaktı. Onay aldığımız takdirde, ertesi gün ekip olarak … çalışmayı başlatıyorduk. Bir öğleden sonra İşbile köyüne geldim (Burası merhum Dohtur Salih’in köyüydü) Kendimi sadece İstanbul’dan gelen bir doktor olarak tanıtarak yeni köy muhtarıyla görüştüm. ‘Kulağa hoş geliyor ancak bizim sağlık sorunlarımızla ilgilenen bir köy şifacımız var ve onun onayını almak zorundayız’ diye yanıtladı. Tamam dedim. Köyün içinden geçtik ve daha büyük bir kerpiç evden içeri girdik. Orada, yükseltilmiş bir platformda bir adam bağdaş kurarak oturmuştu ve etrafında onu dinleyen üç dört köylü vardı. Kısa bir süre sonra adamın görmediğini farkettim. … (Konuştuğumda) Şifacı ellerini yukarı kaldırdı ve ‘Durun’ dedi. ‘Ben bütün hayatım boyunca kördüm. On yaşındayken köy yolunda düşmüştüm ve kafam çok kötü yarılmıştı.’ Sesimin geldiğini yönü göstererek… ‘Siz dikiş atmıştınız’ dedi.” (Wınkler 2014 : 228).
Bu acı gerçek, bize toplum hekimliği sevdalılarının hala Kayseri yakınlarındaki bu köye, modern tıbbı ulaştıramadığını gösteriyor. Talas Amerikan Koleji’nin kapanmasından sonra bölgeden ayrılan Dr.Winkler’den sonra, her şey eski haline dönmüştür.
Dr.Winkler, Talas köylerindeki çalışmalarından çok önce, yoksullara yönelik sağlık hizmetlerini üstlenmişti. Tıp Fakültesi’ni bitirdiğinde, Chicago’da, genellikle fakir insanların yaşadığı bir gecekondu bölgesinde iş buldu. “Bölgede güneyden gelen siyahi göçmenler ile Meksika’dan gelen Hispanik göçmenler de vardı. Topluluğu oluşturan ailelerin gelirleri çok düşüktü; ancak muayene ücretlerinin düşük olması nedeniyle klinik çok yoğundu. Bölge tren rayları ile bir kanalizasyonu kanalı arasında bulunuyordu.” (Wınkler 2014 : 42)
Türkiye’ye geldiğinde, gümrükten eşyaları çekmeleri iki haftalarını almış.Her gününü gümrüklerde geçirmeye başlamış. Burada da doktorluk mesleğini uygulamış. “Hamallar, sırtlarına bağlanmış deriden, üçgen şeklindeki bir semerle bütün sandıkları, buzdolaplarını ve hatta piyanoları, geniş gümrük bölgesinin içindeki ve çevresindeki inişli çıkışlı dar sokaklardataşıyıp çeşitli gümrük acentalarının depolarına ya da başka yerlere teslim ediyorlardı. Bu adamlar, sosyal ve ekonomik piramidin en alt tabakasında yer alıyorlardı, geçinebilmek için sadece kas güçlerini kullanıyorlardı. Zamanla, bu adamlarla dost oldum.
… Gümrük acentaları ve hamallar için, ailelerini ve çocuklarını da getirebilecekleri bir klinik (açtım). Klinik gün boyunca çok kalabalık oluyordu ve gördüğüm kadarıyla çok beğeniliyordu.” (Wınkler 2014 : 43) Ama o Talas’ta çalışmak için Türkiye’ye gelmişti ve bu muhteşem deneyim kısa süreli olmuştu.
Dr.Winkler’in Türkiye’deki çalışmalarını bir “can suyu vermek” gibi görmek gerekir. Bu çalışmalar, American Board of Commissioners for Foreign Mission adlı kuruluşun daveti ile gerçekleştirilmiştir. 1820’lerden 1970’lere kadar Anadolu’da faaliyetlerini yürüten kuruluşta misyoner faaliyetler ön planda olmakla birlikte, modern tıbba ilişkin bir çok parlak örnek ortaya konulmuştur. Gaziantep’ten Konya’ya kadar, sağlık hizmetine aç bir topluma, koruyucu hizmet örnekleri sunmuşlardır. (M.M.Mazıoğlu, H.B.Üstündağ : Gaziantep’te American Board Tarafından Yürütülen Birinci Basamak Sağlık Hizmetlerinin Aile Hekimliği Açısından Değerlendirilmesi, Turkish Journal of Family Medicine and Primary Care (T) Vol.4 No.2. July 2010)
Bugün Türkiye’de yaşamını sürdüren Dr.Winkler, “Bush” karşıtı (ABD dış politikasını eleştiren) iletileri ile dünyanın yaşanılabilir hale getirilmesi için uğraşlarını hala sürdürüyor. Onu tanıdığımız ve onun iyi yüreğinden yararlandığımız için mutluyuz. Saygılarımızla ve teşekkürlerimizle.
KUTU No.1
DR.WINKLER’IN GÜNLÜĞÜ
9 Kasım 1959
Bazen şehirden gelen hastaları da muayene ediyoruz. Bugün, son derece zayıf ve zavallı bir kadın geldi, vücut ağırlığı sadece 31 kg idi. Kocası ölmüştü. Yaşları üç ile on altı arasında değişen, tamamı sağ altı çocuğu vardı. Göğsü tüberkülozdan kalbur gibiydi. Hiç paraları yoktu. Çocukları Kayseri sokaklarında dilencilik yapıyor; o ise, çok zayıf olmasına rağmen ailesini bir arada tutabilmek için çamaşır yıkamak ve bahçelerde çalışmak gibi işler bulmaya çalışıyordu. Merhamet duygularımız böyle insanlardan yana. Şehirdeki arkadaşlarımızla görüşüp, onun için bir miktar para yardımı sağlamaya çalışacağız.
Bu genç kadın için ne yapabiliriz? Hepsi hayatta kalmış çocuklarıyla nadir bir vaka, gerçekten istisnai bir durum. Fakat tıbbi olarak, bir çok sistemini etkileyen dirençli enfeksiyon nedeniyle ölmek üzere. Vücudun her tarafına saldıran akciğer tüberkülozu ve kötü beslenen altı çocuğuyla birlikte sürdürdüğü düşük yaşam düzeyi, çocukların tamamına tüberküloz bulaştırma için ideal bir ortam sağlıyor. Tüberküloz tedavisinde en iyi ilaç olan Streptomisin dünya pazarına yeni girdi; ancak henüz Türkiye’de yok. Mantıklı bir bakış açısıyla, her ne kadar o kabul etmek istemese de, evinden alınmalı ve bir hastaneye yatırılmalı. Bu sayede, en azından çocukların tüberküloza maruz kalması engellenmiş olur. Elimizden hiç bir şeyin gelmediği bu tür ümitsiz vakalar içimde büyük bir boşluk hissetmeme neden oluyor.
Kayseri’de her zaman dolu olan bir Tüberküloz hastanesi var, fakat başhekimi (Dr.Kemal Aranaslı) benim yakın arkadaşım. Bu derece yaygın tüberkülozu olan bu hastayı ona gönderdiğim takdirde, hiç boş yatağı olmasa bile hemen yatıracağını biliyorum. Zaten daha önce oraya gönderilmiş, ancak altı çocuğunu bırakmamak için kendisi yatmayı kabul etmemiş. (Wınkler 2014 : 74-75)