Türkiye’nin Öncü Toplum Hekimi: Cemalettin Or
(Bu yazı Mehmet Cemil Uğurlu’nun Türkiye’nin Öncü Toplum Hekimi Dr.Mehmet Cemalettin Or başlığıyla Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Mecmuası’nda (1994 : 47 – 1) yayınlanan yazısından özetlenmiştir).
1898 yılında İstanbul’da doğan Dr.Mehmet Cemalettin Or, aynı zamanda bestekar olan babasının üst düzey memuriyet görevleri dolayısıyla bir çok ilde bulundu. Babasının küçük yaşta ölümü dolayısıyla yeniden İstanbul’a döndü ve Freres Okulu ve Galatasaray Lisesi’nde eğitimini sürdürdü. Birinci Dünya Savaşı boyunca eczacı kalfası olarak görev yaptıktan sonra savaş sonunda Tıp Fakültesi’ne girerek 1925 yılında mezun oldu. Sırasıyla Vize (Kırklareli), Kalecik ve Beypazarı Hükümet Tabipliklerinde bulundu ve 1934 yılında Etimesgut İçtimai Hıfzıssıhha Numune Dispanseri’ne başhekim olarak atandı ve 1952 yılındaki istifasına kadar bu görevi sürdürdü.
- 1935 yılında ABD John Hopkins Üniversitesi’ne Hijyen eğitimi için gönderildi.
- 1944-54 yılları arasında Birleşmiş Milletler Uyuşturucu Maddeler Komisyonu’nda Türkiye delegesi olarak görev yaptı.
Bulgaristan’dan gelen bir avuç göçmenin yerleştirilmesi ile sıfırdan kurulan Etimesgut bucağı, daha sonra büyük kamu fabrikaları ve Kızılay merkez deposunun varlığı ile çağdaş bir yerleşim birimi olarak örgütlenmişti. Ama kuruluşunun çekirdeğinde, bir dispanser, bir yatılı okul ve bir hamam vardır. Atatürk’ün sürekli gözünün üzerinde olduğu bu yerleşimde halen de varlığını sürdüren Zırhlı Birliklerin kapladığı çok geniş alan da unutulmamalıdır.
1930 yılında özel bir yönetmelik ile kurulan dispanser “sosyal koruyucu hekimlik” dispanseri adını taşımaktaydı. 1937 yılında adı sağlık merkezine dönüştürüldü. Ama önce Dr.Mehmet Cemalettin Or’un koruyucu sağlık çalışmalarıyla; 1967 sonrası Hacettepe Üniversitesi Toplum Hekimliği Enstitüsü’nün sosyalizasyon uygulaması eğitim-araştırma merkezi olarak yürüttüğü çalışmalarla kuruluş amacıyla uyumlu kaldı. Her iki döneminde de başarıyla tutulan ve grafiklere dökülen istatistikler, halk sağlığı hizmetlerinin olumlu yönde gidişini saptamaktaydı.
(Atatürk’ün sağlık merkezini ziyaretinde koyduğu not)
Dr.Mehmet Cemalettin Or’un sıklıkla yinelediği aşağıdaki yaklaşım, sosyal hekimlik felsefesinin de önemli ilkelerinden biridir : “Hastanelerimizin adedini arttırarak övünmekten çok, hasta adedinin azalması ile övünebilmemiz, ancak koruyucu hekimlik hizmetini benimsemekle mümkün … olabilir.”
Cumhuriyet’in sağlık politikasının temelini oluşturan “koruyucu hekimlik ve bulaşıcı hastalıklarla savaş” böylece kendisine çok bilinçli ve inançlı bir savunucu bulmuştu. Dr.Mehmet Cemalettin Or, sağlık merkezlerinin işlevini şöyle tanımlıyor :
Çevresiyle yabancılığı kaldırarak bölge halkının sosyal yaşamına da girerek, onların sağlığı ve iyiliği için mümkün olanı yapmaya uğraşan merkezlerdir.
Bir kentte tifoya yakalanan yüz yurttaşın ölüm oranını en alt düzeye indirerek iyi etme “iyi edici hekimlik” için bir başarıdır. Ama kentin kanalizasyonunu yaparak, satışa sunulan yiyecek maddelerini kontrol ederek, bunların satan, pişiren ve dağıtanların bir hastalık taşıyıcısı olup olmadığını kontrol etmek ve kente mikropsuz su içirerek tifo hastalığını tümden önlemek “koruyucu hekimlik” için daha büyük başarıdır. Bu arada ölen, haftalarca acı çeken, işinden gücünden kalan insanların doğuracağı insani ve ekonomik kayıpları da gözden uzak tutmamak gerekir.
Sağlık merkezleri, çevre halkının sağlığından sorumludur.Başlıca görevleri :
1. Her çeşit bulaşıcı hastalıklarla mücadele,
2. Verem, frengi, akıl hastalıkları gibi sosyal hastalıklarla mücadele,
3. Gebelerin izlenmesi ve korunması,
4. Süt, oyun ve okul çocuklarının esirgenmesi,
5. Halkın sağlık bilgilerini arttıracak eğitim ve propaganda,
6. Bölgenin içme suyu, kanalizasyon, sağlıklı konut gibi koruyucu sağlık (hijyen) işlerinin denetimi.
Bu çalışmaların yürütülmesinde mutlaka fiş sistemine uyulmalıdır. İki çeşit fiş tutulacaktır: (1) Hekim tarafından doldurulan “tıbbi fiş” ve (2)Hemşire tarafından doldurulan “sosyal fiş”. Böylece çevre halkının doğumdan ölüme sağlık dosyaları oluşmuş olacaktır.
Etimesgut Sağlık Merkezi’nin bu uygulamaları o kadar yankı yaptı ki, köy sağlığı eğitimi için pratik eğitimlerinde hekimler, hemşireler ve Hasanoğlan Köy Enstitüsü’nün sağlık bölümü öğrencileri tarafından ziyaret edildi. Deftere not koyan Türk Maarif Cemiyeti Yenişehir Lisesi Öğretmenleri şöyle yazıyordu : “Çocuklarımıza sistemli çalışmanın ülke için olmlu örneklerini verdiğiniz için teşekkür ederiz.”
Sağlık merkezini ziyaret eden üç sivil toplum örgütü önderinin yazdıkları da kıvanç verici ve yapılan işin başarısını ortaya koyan sözlerdir:
“Sağlık merkezini gezdim. Çalışma biçimini çok güzel buldum. Bütün köylülerimizin sağlıklarının sağlanması, bu verimli bu merkezin geliştirilmesi ve genel bir şekilde uygulanması ile gerçekleştirilebilir. Bunu görmek her aydın için, özellikle hekimler için bir idealdir. Meslektaşım Bay Cemalettin’i kutlarım.” (Dr.Fuat Umay, Çocuk Esirgeme Kurumu Başkanı ve milletvekili, 12 Ekim 1938).
“O kadar yararlı, verimli ve olumlu bir çalışma karşısındayım ki, heyecandan gözlerim yaşlandı ve dilim tutuldu.” (Mebrure Aksoley, Türk Kadınlar Birliği Genel Başkanı, Yardımsevenler Derneği İkinci Başkanı ve milletvekili, 7 Nisan 1940)
“Bu ülkede elli yıldır, hasta olan herkese sağlık hizmeti götürme amacı gerçekleştirilememiştir. Ohalde sağlık hizmetlerinin örgütlenmesinde ve sunuluşunda bir hata olduğunu kabul etme ve bir çözüm bulma zorunluluğu vardır. Dr.Cemalettin Or’un uyguladığı ve Atatürk’ün övdüğü sistemi yaymaktır. 1946 yılında Sağlık Bakanlığı teknokratları bunu önermişler ise de, hazırlanan proje kağıt üzerinde kalmıştır. 1961 yılında kabul edilen sağlık hizmetlerinin sosyalleştirilmesi kanunu da aynı çizgide yapılan bir atılım, Atatürk’ün izinde bir devrimdir. Devrimdir, çünkü sağlık hizmetinin bireyciliği bırakmasını ve bir ekip içinde çalışan kamu hizmetlisi olmasını öngörmektedir.” (Prof.Dr.Nusret H.Fişek, Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi Başkanı).