Ord.Prof. Albert Eckstein

Ord.Prof. Albert Eckstein

ORD.PROF. ALBERT ECKSTEIN

ÇOCUKLARIN PEŞİNDE ANADOLU

Bir ülkenin sağlık sistemini tanımak istiyorsanız, bebek ölümlerine bakacaksınız. Çünkü en dayanıksız, derdini anlatmaktan aciz ve acil sağlık hizmeti gerektiren grup bebeklerdir. Onun için, Türkiye Cumhuriyeti, ilk dört bulaşıcı hastalık (sıtma, verem, trahom, frengi) ile mücadeleyi başlattıktan sonra, “çocuk sağlığı ve hastalıkları”na eğilmiştir.

Hitler’in zulmünden kaçmak zorunda kalan yahudi profesör Eckstein’i Ankara’ya davet eden Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanı Dr.Refik Saydam’ın büyük hayalleri vardı. Bu hayallerinden bir bölümünü gerçekleştirecek kişi olarak Dr.Eckstein’i görmüş; doğru bir seçim yapmıştı.

Prof.Eckstein, 1935 yılında Ankara’ya geldiğinde, Bakan Dr.Refik Saydam tarafından kabul edilmişti. Ama Bakan, önce onun karış karış Anadolu’yu gezmesini istiyordu. Sorunları yerinde görmek ve Türkiye için “çocuk sağlığı ve hastalıkları” politikası geliştirilmesini bekliyordu. Bu gezilerden sonra Prof.Eckstein Numune Hastanesi’nde görev yapacak; yakında kurulacak tıp fakültesinde de “çocuk sağlığı ve hastalıkları” bölümünü kuracaktı.

Ord.Prof.Dr.Albert Eckstein, Türkiye’ye gelmeden önce de kendi alanında çok ünlüydü ve bir çok başarıya imza atmıştı.

1891’de Almanya’nın Ulm kentinde doğan Eckstein, Frieberg Tıp Fakültesi’ni bitirmiş; ünlü çocuk hekimi profesörlere asistanlık yapmış; Düsseldorf Tıp Fakültesi Çocuk Hastanesi Başhekimi’nin kızıyla evlenmişti. 1926’da profesör oldu ve bir süre sonra da bölüm başkanı … Ama onun bu parlak kariyeri, 1935 yılında Hitler-Göring tarafından bütün görevlerinden kovulmasıyla noktalandı ve soluğu Türkiye’de aldı.

Onu hükumete, o dönem bir çok mülteci Almanca konuşan profesörün Türkiye’ye yönlendirilmesine yardımcı olan Prof.Dr.Philipp Schwartz önermişti. Bu Türkiye için önemli bir referanstı.

1935 Eylül’ünde Ankara’ya gelir gelmez görüştüğü Sağlık Bakanı Dr.Refik Saydam, görüşmelerinde tekrar tekrar “Cumhuriyetin Kuruluş Felsefesi” vurgusu yapıyordu. Eckstein, Bakan’a bu kavramdan ne anlatıklarını sordu ve şu yanıtı aldı : “Gazi hazretlerinin deyişiyle, Türk vatandaşının sağlığı ve sağlamlığı, her zaman üzerinde durulacak ulusal sorunumuzdur. Çünkü Cumhuriyeti güçlü ve yüksek düzeyli koruyucular ister. Tabip, hastalıkların bertaraf edilmesinde oynadığı rolden çok, sağlıklı olanların bu durumlarını korumaları için çaba harcayacaktır. Devletimizin en birinci görevi halkın sağlığını korumaktır. İşte bu nedenle, siz ve sizin gibi hastalıkların önlenmesi konusunda çalışmış, deneyimli hocalarla işe başlamak istiyoruz. Sizin bu konularda çalışmalar yaptığınızı duymuştum. Örneğin Hollanda’daki çiçek salgınını incelemek üzere, Alman hükumeti tarafından görevlendirilmişsiniz.” (Akar N., 2003: 18)

Bakan, ondan önce Anadolu’yu gezmesini, Türkiye’yi tanımasını ve bize özgü bir “çocuk sağlığı ve hastalıkları” politika önerisi getirmesini bekliyordu.

Prof.Dr.Eckstein bu rolü, dört dörtlük yerine getirdi. Bu araştırmalar, Türkiye nüfusunun önemli bir kesiminin sağlık ve nüfus istatistiklerinin yapılmasına ilişkin ilk girişimdi. (Reismann A., 2011 : 172)

İlk Anadolu köyleri gezisi, Temmuz 1937 yılında yapıldı. Yozgat, Çorum, Samsun, Amasya, Sivas, Seyhan, İçel, Gaziantep, Niğde, Kayseri, Konya, Afyon Karahisar, Eskişehir merkez ve köylerine gidildi. Sağlık örgütü ve muhtarlar aracılığıyla getirtilen çocukları muayene ediyor; sınıflandırıp, istatistikler hazırlıyordu. Bu gezide, yanında asistanıyla birlikte, toplam 52.662 nüfuslu 60 köyü muayene ettiler. Eckstein’ın asistanı Dr.Selahattin Tekand, diğer gezilere de örnek olan bu gezinin özelliklerini şöyle özetliyor : Nüfusu 100’den biraz fazla olan küçük köylerle yaklaşık 5000 kadar nüfusu olan büyük köyleri, fakir ve zengin köyleri; dağlardaki ve ovalardaki, verimli ve çorak yerlerdeki köyleri, Karadeniz ve Akdeniz kıyılarında ya da yaylalarındaki köyleri gözden geçirdik. Böylece en değişik yaşam koşulları hakkında fikir edindik. Her köyde, köylü ile uzun uzadıya ve yakından temas ettik. Alışkanlıklarını sorduk, öğrendik. Yakınmalarını ve dertlerini söylettik; bize güvendiler ve açıldılar. Her köyde her evi, her hanı, içten ve dıştan inceledik. Hemen hemen her çocuk ve kadını muayene ettik ya da kendileriyle konuştuk. Doğallıkla, erkeklerle de konuştuk. Her yaştaki her hastayı muayene ettiğimiz için, köylerdeki her türlü hastalık hakkında ince ince bilgi edinmiş olduk. Bundan başka, zahire, sebze, meyve ekimi, hayvanların bakımı ile ilgili bilgiler edindik.” (Akar N., 2003 : 42).

Böylece, Ord.Prof.Albert Eckstein’in Anadolu köyleri üzerine topladığı bilgiler, Anadolu’yu sağlık-sosyal açıdan değerlendirebilecek çok önemli bir belge niteliği kazanmıştır. O kadar ki, istatistikler çıkararak, Türkiye’deki “nüfus ve sağlık araştırmalarının” da öncüleri arasında yer almıştır. Anne doğurganlığı ve çocuk ölümleri üzerine çıkardıkları rakkamlar çok yol gösterici olmuştur. 100 kadına göre hesap edilen rakkamlar gezilen illerdeki kadınların % 1’ini kapsamaktadır (TABLO 1) (Akar N., 2003 : 42).

TABLO 1

ANNE DOĞURGANLIĞI VE BEBEK ÖLÜMLERİ

Yaş

Doğum Sayısı

Ölen Çocuklar

Kalan Çocuklar

18-24

209,5

40,9

168,6

25-29

332,7

89,6

243,1

30-34

440,2

134,9

305,3

35-39

545,3

176,2

369,1

40-44

604,9

211,5

393,4

45- …

686,8

309,7

377,1

Ayrıca tüm çalışmalarını fotoğraflarla belgeleyerek büyük bir esere imza attı. Tüm kolleksiyon “ Prof.Dr.Albert Eckstein ile Anadolu’da Onbeş Yıl (1935-1950)” başlığı ile Ankara Üniversitesi Kültür ve Sanat Yayınları arasında 2005 yılında yayınlandı (Akar N., Alp C., 2005).

FOTO : Muğla A-22 ve Samsun A-23 ve Selçuk-İzmir A-24

FOTO : S-5 ve S-6 ve S-7 ve S-11

Bu fotoğraflar o kadar etkileyici idi ki, bir tanesi Atatürk tarafından 10 liranın üzerine konuldu. (FOTO a-31 sonrası, A-67 öncesi)

Prof. Eckstein’in çalışmaları heyecanla izlenmiş ve duyurulmuştur. Hazırladığı ilk rapor Ulus Gazetesi’nde yayınlanmıştır. 8 Kasım 1937 sayısında Ulus Gazetesi’nin başyazarı Falih Rıfkı Atay, şöyle yazıyordu :

“Türk köyleri bizim düşündüğümüz gibi mi? Atatürk, tarımın genel ulusal kalkınmanın belkemiği olduğunu söylemiştir. Tarım köy demektir ve Türk Nüfusunun yüzde 90’ı tarımla uğraşmaktadır. Sağlık Bakanı, uzman Eckstein ve asistanı, yetenekli hekimlerimizden Dr.Selahattin tarafından yürütülen köy araştırması yaptırmıştır. Uzmanlar, toplam 3 milyonluk nüfusa sahip büyük bir coğrafi alanda güvenilir yöntemler kullanarak gerçeklere ulaşmaya gayret etmişlerdir. Bugün herkesin anlayabileceği bu raporu yayımlıyoruz. Türk köyü hala Türkiye’nin geleceğinin en önemli temelidir. Kültürel, teknik ve sağlık eksiklikleri giderildiği zaman onun ne kadar büyük bir güç olabileceğini anlamak için, köyün bugünkü durumunu öğrenmemiz gerekiyor.” (Reisman A., 2011 : 173)

Elde edilen sonuçlardan açıkça hoşnut kalan Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı 1938 yılının Temmuz ve Ağustos aylarında, bu kez iç kesimlerdeki Isparta, Burdur, Antalya, Denizli, Muğla, Aydın, İzmir, Manisa, Balıkesir, Bursa, Kocaeli ve Bolu’yu kapsayan ikinci bir araştırma gezisi yapmasını istedi. Bu kez ona eşi çocuk hekimi Dr.Erna Eckstein ve yine baş asistanı Dr.Selahattin Tekand eşlik etti. Hane sayısı,kadın ve erkek nüfus, sıtma, bağırsak enfeksiyonu olguları olup olmadığı, su kaynaklarının çeşitleri ve yerleşimde bir okul bulunup bulunmadığına ilişkin veriler topladılar. Anadolu’da yaptıkları inceleme gezisi sırasında, sıtma mücadelesi, verem ve trahomla savaş kampanyaları çoktan başlamıştı. Eckstein ve ekibi, köylere yaptıkları ziyaretler sırasında bu kampanyanın olumlu etkilerini görebildiklerini de bildirdiler.

Ekim 1938’de, Dr.Albert Eckstein, Ankara’da ilk Türk Pediatri Kongresi’ni düzenledi ve sadece “çocuk sağlığı ve hastalıkları” üzerine yazılmış ilk iki ders kitabını yayımladı. Bu kitaplar, “Türkiye’de Nüfus Siyaseti” ile “Normal Türk Meme Çocukları” adlarını taşır.

Numune hastanesindeki görevini sürdüren Dr.Eckstein’in yardımcılarıyla birlikte yazdığı “Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları” (1941) kitabı, Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı tarafından, Anadolu’daki tüm tıp doktorlarına dağıtıldı ve uzun yıllar Tıp Fakültelerinde ders kitabı olarak okutuldu (Reisman A., 2011: 176).

Dr.Eckstein, aynı zamanda, önleyici hekimliğin ateşli bir savunucusuydu.Numune Hastanesi ve Ankara Tıp Fakültesi Hastanesi’ndeki çalışmalarında, halkın önemli sağlık sorunlarına el attı ve bu konuda uluslararası başarılar kazandı. Sözgelimi “noma” hastalığına bilimsellik getirmesiyle ve sıtma savaşındaki katkıları bu çerçevede sayılabilir (KUTU No.1).

Eckstein ailesinin Ankara’da bulduğu yaşama ortamı Almanya’dakinden çok farklıydı. Ama onlar Türkiye’yi seçerken kendilerine “Geçmişi unutacağız ve yeni bir yaşama başlayacağız” sözü vermişlerdi. Gelirleri yüksekti ama yine de Almanya’daki yaşantılarını karşılayacak ölçüde olması olanaksızdı.

Türkiye gelişlerinden 15 yıl sonra, Almanya’ya dönüş kararı aldıklarında, gazetelerin de yazdığı gibi, Ankara Tren Garı’nda o güne değin görülmemiş bir uğurlamayla karşılaştılar. Bebekleriyle ve çocuklarıyla yüzlerce Ankara’lı onları uğurlamaya istasyona gelmişti. Tren görevlileri, hediye edilen çiçekleri ve şekerlemeleri yan kompartmana taşıdılar.

21 Mart 1950 yılında Hamburg Üniversitesi Senatosu onu profesör olarak atadı; Prof. Eckstein,18 Temmuz 1950 yılında bu dünyadan ayrıldı.

Onu tanımış olmaktan çok mutluyuz.

KAYNAKLAR :

  • Akar N. (2003) : Anadolu’da Bir Çocuk Doktoru : Ord.Prof.Dr.Albert Eckstein, Pelikan Yayınları, İstanbul.

  • Akar N., Alp C. (2005) : Prof.Albert Eckstein ile Anadolu’da Onbeş Yıl (1935-1950), Ankara Üniversitesi Kültür ve Sanat Yayınları No.2, Ankara.

  • Reisman A. (2011) : Nazizmden Kaçanlar ve Atatürk’ün Vizyonu, Türkiye İş Bankası Yayınları, İstanbul.

KUTU NO.1

Noma” hastalığı, bağışıklık sistemi bozulmuş, kötü beslenmiş çocuklarda görülen ağız mukozası (iç derisi) ile ilgili bir hastalıktır. Dr.Eckstein bunu sulfonamid ile tedavi etmiş ve ünlü Annales Pediatrici dergisinde yayınlamıştır. 1936-1945 yılları arasında 373 olgu görülmüştü. Tüm illerde, özellikle Doğu Anadolu’da ve köylüler arasında gözlenmişti. Hastalık, sıklıkla, cinsiyet farkı gözetmeksizin ve mevsimsel eğilimler göstererek dört yaş altı çocuklarda görülmüştü. Bu hastalığın tedavisi temizlik, gıda ve antibiyotikti. Noma’nın Türkiye coğrafyasından kazınmış olması, okuma-yazma bilmeyen yoksul halka bir mucize olarak görülmüş olmalıydı.

Albert Eckstein’in diğer ana araştırma başlığı da sıtma idi. 1947’de New-York’ta toplanan 5.Dünya Pediatri Kongresi’ne “çocuklarda sıtma” konusunda bildiri sunması için davet edilmişti. Bildirisini yazdı ama gidemedi. Ama bildiriyi Almanya’da 1948’de Freiburg Üniversitesi’nde 10.Ludwig Aschoff Konferansı’nda sundu (Reisman A., 2011:179,181)

Diğer Yazılar