Kemal Türkler’in Yaşam Öyküsü
Gülbiye Yenimahalleli Yaşar
Bugün Kemal Türkler’in öldürülmesinin ardından 35 yıl geçti. Ama hala ülkenin dört bir köşesinde anılıyor. Zonguldak-Kdz.Ereğlisi’nden yükselen bir ses şöyle diyor : “Kemal TÜRKLER, az sayıdaki yiğit insanların en önde gelenlerinden biriydi. Yaşamıyla, tutum ve davranışlarıyla işçi sınıfının hak ve özgürlükler mücadelesinde örnek oldu. Bu nedenle de haklı olarak “ALINTERİNİN ONURU” sıfatını kazandı.Tabanın söz ve karar sahibi olması ilkesiyle, demokratik sınıf ve kitle sendikacılığının gelişmesinde en büyük pay O’nundu. Bugün Erdemir işçilerinin de halen yararlandığı ekonomik-demokratik hakların kazanılmasında en büyük pay O’nundur. 1961 yılında, bugünkü Toplu Sözleşme ve Grev haklarını sağlayan Saraçhane Mitinginde o en öndeydi. 15-16 Haziran 1970 Büyük İşçi direnişlerinde, 1976’dan bu yana 1 Mayıs’ların İşçi Bayramı olarak kutlanmasında, DGM direnişlerinde, 40 bin işçi ve binlerce işyerini kapsayan MESS grevlerinde, o en baştaydı. Binlerce işçinin eğitildiği Gönen’de Türkiye’nin ilk “İŞÇİ ÜNİVERSİTESİ” ni o kurdu. O’nun başkanlığında DİSK ve Türkiye Maden İş, ülkemizin ve dünyanın en saygın, en güçlü, en mücadeleci işçi örgütlerinden biri oldu. Kısaca emek ve demokrasi mücadelesinin tüm kazanımlarında en büyük pay O’nundu.”
http://www.67haber.com/haber.php?hayns=2&yazilim=haberler&osmanli=hdetay&sece=1&aid=13863&titlem=13863
1926 yılında Denizli’de yoksul bir ailenin ilk çocuğu olarak dünyaya gelen Kemal Türkler, ilk ve orta öğrenimini Denizli’de tamamladıktan sonra 1947 yılında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne girdi. Bu tarihten önce yedek subay olarak askerlik yapan Türkler, 1946 yılında Denizli‘nin Tavas ilçesinde bir yıl süreyle devlet memuru olarak görev yaptı.
İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni kazandığı yıl Bakırköy’de Emayetaş Fabrikası’nda çalışmaya başlayan Türkler, ekonomik durumunun zorlaması nedeniyle iki yıl sonra öğrenimini terk etmek zorunda kaldı. Fabrikadaki işinin yanı sıra gömlek dikimi üzerine terzilik, ayakkabı çıraklığı, mutfak gereçleri alım satımı gibi ek işler yaptı.
İstanbul’da çalıştığı bu yıllarda sendikal çalışmaların içine girerek, 1951 yılında daha sonra DİSK’in kurucu sendikalarından biri olacak olan Demir ve Madeni Eşya İşçileri Sendikası’na üye oldu. Örgütün 1952 yılındaki genel kurulunda işkolunda yaygın olarak örgütlenmeyi ve Bakırköy Şubesi’nin kurulmasını önerdi. Bakırköy Şubesi’nin 1953’te yapılan ilk genel kurulunda şube yönetim kuruluna, sonra da şube başkanlığına seçildi. 1954’te yapılan sendika genel kurulunda yürütme kuruluna girerek, aynı yıl içinde önce sendika genel sekreteri, sonra genel başkanı oldu ve bu görevi 26 yıl boyunca sürdürdü. 1958 yılında Türkiye Maden-Madeni Eşya ve Makina Sanayii İşçileri Sendikası (TÜRKİYE MADEN-İŞ SENDİKASI) adını alan sendika, aynı yıl ülke genelinde örgütlenme kararı aldı.
1958 yılında eşi Sabahat Türkler ile evlenen Kemal Türkler’in Yasemin ve Nilgün adlarında iki kız çocuğu dünyaya geldi.
27 Mayıs 1960 darbesinden sonra, sendikal örgütler arasında etkin bir mücadele veren Türkiye Maden-İş Sendikası’nın Türk-İş içinde öne çıkmasını sağladı. 9 Ekim 1960’ta Türkiye Maden İş Sendikası, Milletlerarası Maden İşçileri Sendikaları Federasyonu’na üye oldu.
27 Mayıs’ın ardından siyasal yaşamda oluşan görece özgürlükçü ve yenilikçi havaydı. Askeri yönetimin yeni anayasayı hazırlayacak Temsilciler Meclisine işçileri temsilen 6 sendikacıyı alması, sendikacıların siyasal yaşama katılmaları konusunda cesaretlenmelerine vesile olmuştu. 13 Şubat 1961’de Şaban Yıldız, Rıza Kuas, Kemal Nebioğlu, Salih Özkarabay, İbrahim Güzelce ve Avni Erakalın’ın da aralarında bulunduğu 10 sendikacı ve sendika şoförü Adnan Arkın ile birlikte Türkiye İşçi Partisi’nin (TİP) kuruluşunda yer aldı. Normal olarak, böylesi bir zeminde ve bu perspektiflerle kurulan TİP’in kuruluş dönemindeki programı ve kadrolarının çoğunun niteliği, ilerici bir sınıf partisi görüntüsü oluşturmaktan uzaktı. TİP’in ilk genel başkanı Avni Erakalın, ilk genel sekreteri Şaban Yıldız, ilk başkanvekili de Kemal Türkler oldu.
http://marksist.net/TRH/68.htm
Daha sonra Mehmet Ali Aybar, Behice Boran, Sadun Aren gibi aydınların TİP’e alınmasına katkı verdi. Aybar başkanlığındaki TİP, 1965 Genel Seçimleri’nde 15 milletvekili ile parlamentoya girdi. TİP’in 1971 yılında Anayasa Mahkemesi kararı ile kapatılmasına kadar geçen sürede parti içinde aktif olarak çalışan Kemal Türkler, 1960’larda sendika şubelerini bölge temsilciliklerine bağlayan bir model geliştirdi.
1961 Anayasası’nda yer alan grev hakkının gerçekleştirilebilmesi için Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (Türk-İş) içinde birçok sendikacıyla birlikte mücadele etti. 1961 yılında ünlü Saraçhane Mitingi’ni örgütleyenlerdendi.
Saraçhane Mitingi’ni İstanbul İşçi Sendikaları Birliği örgütledi ve gerçekleştirdi.
Mitingde İbrahim Denizcier, Seyfi Demirsoy, Kemal Türkler ve Rıza Kuas birer konuşma yaptı. Onların ardından da, önceden hazırlanan programda yer almayan İstanbul Askeri Valisi General Refik Tulga konuştu.
Maden-İş Sendikası’nın 28 Ocak 1963’te Kavel Kablo Fabrikası’nda başlatmış olduğu direnişin yürütülmesinde aktif görev aldı. Grev yasası çıkmamış olmasına karşın, Türkiye’de yapılan ilk grevdir. Yasa dışı olmakla suçlayanlara Kemal Türkler’in yanıtı çok anlamlıdır : “Grev yasa dışı olsa, anayasa içi”. Kavel Grevi sırasında TÜRK-İŞ yöneticilerinin aldığı tutum, Kemal Türkler ve arkadaşlarının TÜRK-İŞ içindeki muhalefeti bakımından önemli bir aşama olmuştur. Başarıyla sonuçlanan bu grev, bir yandan işçi sınıfı tarihinde bir yandan da edebiyat dünyasında derin izler bırakmıştır. Ünlü ozanımız Hasan Hüseyin Korkmazgil’in kitabına da adını veren ünlü şiiri “Kavel” şöyledir :
KAVEL
işime karım dedim
karıma kavel diyeceğim
ve soluğum tükenmedikçe bu doyumsuz dünyada
güneşe karışmadıkça etim
kavel grevcilerinin türküsünü söyleyeceğim
ve izin verirse istinyeli emekçi kardeşlerim
izin verirlerse kavel grevcileri
ve ben kendimi tutabilirsem eğer
sesimi tutabilirsem
o çoban ateşlerinin parladığı yerde kavel’de
o erkekçe direnilen yerde kavel’de
karın altında nişanlanıp
dostlarımın arasında öpeceğim
nişanlımı kavel kapısında
ve izin verirlerse istinyeli emekçi kardeşlerim
izin verirlerse kavel grevcileri
ilk çocuğumun adını
kavel koyacağım
(Hasan Hüseyin/KAVEL 4.Basım, Bilgi Yayınevi, Birinci Basım 1963, Dördüncü Basım Aralık 1982 s.45)
Bir yıl sonra Singer Fabrikası grevi nedeniyle Türk-İş Genel Başkanı Seyfi Demirsoy ile birlikte kısa bir süre tutuklu kaldı. http://www.bianet.org/bianet/siyaset/126358-kemal-turkler-kimdir
26 Ocak 1966’da yapılan sendika yönetim kurulunda Türk-İş’e karşı muhalefet kararı alan Türkiye Maden İş Sendikası’nın, 15 Temmuz 1966’da Sendikalar Arası Dayanışma Anlaşması (SA-DA) içinde yer almasını sağladı. SA-DA’yı oluşturan TÜRKİYE MADEN-İŞ, BASIN-İŞ, LASTİK-İŞ ve GIDA-İŞ sendikaları kısa bir süre sonra TÜRK-İŞ’ten ayrıldılar ve Mehmet Alpdündar’ın başkanlık ettiği Zonguldak’taki Türkiye Maden İşçileri Sendikası’nın da katılımıyla 13 Şubat 1967’de Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu’nu (DİSK) kurdular. 5 sendika ve 30 bin civarında üye ile kurulan DİSK’in genel başkanlığına Türkiye Maden-İş Sendikası’ndan Kemal Türkler, yönetim kuruluna ise Türkiye Maden İşçileri Sendikası’ndan Mehmet Alpdündar, Lastik-İş Sendikası’ndan Rıza Kuas, Basın-İş Sendikası’ndan İbrahim Güzelce, Gıda-İş Sendikası’ndan Kemal Nebioğlu seçildiler. 10 yıl süre ile DİSK genel başkanlığı yapan Türkler, üye sayısını 500 binin üzerine çıkardı. www.birlesikmetal.org/ketev/anitmezar/Kemal_Turkler_yasam.doc
1970 yılında İstanbul Silahtarağa Bölgesinde sendikal çalışmalar çok yoğun olarak devam ediyordu. Özellikle metal iş kolunda çalışan işçiler, bu bölgede karargah kurmuş olan sarı sendikalardan ayrılabilmek, istedikleri sendikalara üye olmak için direniş ve fabrika işgalleri gibi eylemlere başvuruyorlardı. DİSK’ e bağlı T. Maden-İş Sendikası, bölgede yoğun bir eğitim seferberliği başlatmıştı. Yeni üye eğitimleri, sendika ofisinde ve bölgedeki toplantı salonlarında devam ediyor, anayasa, iş kanunu, sendika ve toplu sözleşme kanunları ile genel işçi hakları konusunda seminerler yapılıyordu. Küçük büyük bir çok toplantı ile yeni sendika üyeleri bilgilendirilmeye başlanmıştı.
Sendikal eğitimlerin yanı sıra, cumartesi ve tatil günlerinde, işçi ve eşlerine emekçi dostu sanatçılar tarafından konserler veriliyor, Ruhi Su, Aşık İhsani ve Aşık Nesimi Çimen kendilerine özgü, devrimci deyiş ve türküleriyle katılanlara duygulu ve hoş anlar yaşatıyorlardı…
Demir Döküm iş yeri sendika temsilcilerinin önerileri ile Yılmaz Güney’in Umut filmi gösterildi.
http://www.sendikalhareketler.com/
Kemal Türkler ve DİSK’in yaşamında 15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişi’nin özel bir yeri vardır. DİSK’in hızla güçlenmesinden rahatsız olan AP Hükümeti, TÜRK-İŞ üst yönetiminin ve ona bağlı bazı sendikaların da aktif desteğini alarak, 274 sayılı Sendikalar Yasası’nda anti-demokratik değişikliklere yöneldi. Tasarı ile, bir sendikanın ülke çapında faaliyet gösterebilmesi için, kurulu bulunduğu işkolundaki tüm işçilerin üçte birini üye yapması koşulu getirilmekteydi. Bu, DİSK’in tüm sendikalarının, TÜRK-İŞ’in de bazı muhalif sendikalarının tasfiyesi anlamına gelen, sendika kurma ve seçme özgürlüğünü temelinden yıkan bir düzenlemeydi. 11 Haziran 1970’de Millet Meclisi’nin bu Tasarıyı öncelik ve ivedilikle görüşüp kabul etmesi nedeniyle, 15-16 Haziran Direnişi patlak verdi. İstanbul ve Kocaeli’de 100 bini aşkın işçinin bu yasa değişikliğini protesto için harekete geçmesi üzerine, askeri birlikler devreye sokuldu. İstanbul sokaklarında tanklarla işçiler karşı karşıya getirildi. DİSK üyelerine destek için yer yer TÜRK-İş üyesi işçilerin de katıldığı direniş Bursa, Ankara, İzmir ve Adana’ya sıçradı. Aralıksız iki gün süren çatışmalarda 7 kişi yaşamını yitirdi. Hükümet 16 Haziran gecesi İstanbul ve Kocaeli’de sıkıyönetim ilan etti. Başta Kemal Türkler olmak üzere çok sayıda sendikacı, işyeri temsilcisi ve işçi tutuklandı, binlerce işçi işten atıldı. Türkler, Maltepe Askeri Cezaevi’nde üç aya yakın tutuklu kaldı. 15-16 Haziran Direnişi yasa değişikliğini önleyemedi, hükümet istediği düzenlemeyi TBMM’den aynen geçirdi. Ancak bedeli çok ağır olan bu eylem, Türkiye’de bir işçi sınıfının hem objektif, hem de sübjektif bakımdan var olduğu gerçeğini kanıtlamış oldu. Ki bu, sosyalist solda bu konuda yapılagelen tartışma ve saflaşmalara yeni bir yön verdi. Öte yandan, Sendikalar Yasası’nda yapılan anti-demokratik değişiklikler, TİP ve CHP’nin Anayasa Mahkemesi’nde ayrı ayrı açtıkları davalar sonucunda, Ekim 1972’de iptal edildi. Bu iptal kararında kuşkusuz geç de olsa 15-16 Haziran Direnişi’nin etkisi yadsınamazdı. Bu eylem sadece Kemal Türkler ve DİSK’in değil, Türkiye işçi sınıfının da rüştünü ispat etiği, siyasal içeriği güçlü ilk sınıf eylemidir.
DİSK kurucu üyesi ve metal işkolunun lokomotifi durumunda ki Türkiye Maden-İş Sendikasının 22. Genel Kurul Toplantısı 10-13 Eylül 1974 tarihlerinde yapıldı.
İstanbul Belediyesi Meclis Salonunda dört gün devam eden Genel Kurul sonunda, Yönetim ve Yürütme Kurulunda önemli değişiklikler oldu. Yapılan seçimler sonucunda, Yürütme Kuruluna beş yeni üye girdi. Bunlar, bölge temsilciliklerinde başarılı çalışmalar yapmış gençlerden oluşuyordu.
22. Genel Kurul, Maden-İş tarihinde adeta bir dönüm noktası oldu. Yerli ve yabancı konukların katıldığı Genel Kurul’da çok önemli kararlar alındı. Kemal Türkler’in Genel Başkanlığa tekrar seçildiği Genel Kurul sonrası, Genel Yürütme Kurulu, ilk toplantısında örgütlenme başta olmak üzere bir çok konuda yeni ve gerçeklikle örtüşen kararlara imza attı. Bunların en önemlisi “üyelerin söz ve karar sahibi olma ilkesi”nin tam olarak yürürlüğe konmasıydı.
http://www.sendikalhareketler.com/
DİSK, Devlet Güvenlik Mahkemeleri’ne karşı 16 Eylül 1976’da Genel Yas ilan ederek, örgütlü bir genel grev başlattı. Kemal Türkler bu eylemde de bir grup sendikacı arkadaşı ile bu kez de yeniden tutuklandı. Bu dönemde, Milliyetçi Cephe iktidarlarının gerici-faşist karışımı uygulamaları toplumu bunaltıyordu. Kendisinin de oluşumuna katkıda bulunduğu Ulusal Demokratik Cephe’nin (UDC) bu uygulamalara karşı uyarı eylemlerinde Türkler ön sırada yer aldı.
1 Mayıs 1977 günü İşçi Bayramı`nı kutlamak üzere çeşitli illerden İstanbul`a gelen yaklaşık 500 bin kişi DİSK`in organizasyonu önderliğinde Taksim Meydanı`nı doldurdu. Katılımın yüksek olması sebebiyle kortejlerin alana girmesi uzun sürmüş, miting de uzamıştır. Saat 19.00 sularında dönemin DİSK Genel Başkanı Kemal Türkler konuşmasının sonuna geldiğinde etraftan silah sesleri duyulmaya başlandı. Sorumlulularının hala bulunamadığı bu katliamda, 34 kişi öldü ve 130 kişi yaralandı. Bugün hala egemenlere öfke yağdıran, işçi sınıfına onur kazandıran bir eylem olarak anılmaktadır.
Kemal Türkler, DİSK’in 26 Aralık 1977’de yapılan 6. Genel Kurul’unda, DİSK Genel Başkanlığı’nı kaybetti. 1978 yılında İstanbul Taksim’deki 1 Mayıs kutlamalarında T. Maden-İş Başkanı olarak yürüdü. 19 Aralık 1979’da yapılan Maden-İş Sendikası’nın 23. Genel Kurulunda, Enternasyonal Marşı’nın okunması nedeniyle yine tutuklandı ve 1 ay süre ile Selimiye Askeri Cezaevi’nde kaldı.
1977-78 yıllarında Turgut Özal’ın başkanı olduğu Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası (MESS) ile Kemal Türkler’in genel başkanı olduğu Maden-İş Sendikası arasında yürütülen toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde anlaşma sağlanamayınca, MESS grevleri olarak bilinen ve iş kolunun en yaygın grevleri yaşandı.
Kemal Türkler ve Türkiye Maden İş Sendikası’nı yalnızca siyasal tavrı ve toplu iş sözleşmeleri ve grevleri ile anmak yeterli olmaz. Gönen Eğitim Tesisleri, başlı başına bir eylem biçimi ve sendikalar için hedef gösteren bir deneyimdir. Çevre köylere katkı içeren ve köylülerle (halklarıyla-?) bütünleşmeye dayanan bu eylem, bugün hala köylülerin anılarında yerini korumaktadır.
Gönen Eğitim Tesisleri, 1968 yılında Balıkesir’de Gönen ilçesinin Çifteçeşmeler köyünde Türkiye Maden İş Sendikası tarafından kurulan tesistir. İnşaatında Kemal Türkler ve diğer sendika yöneticileriyle beraber gönüllü işçiler çalışmıştır; bir bataklık kurutulup yerine Türkiye Maden İş Eğitim ve Dinlenme Tesisleri kurulmuştur. bu tesis işçilerin eğitimi ve tatil yapmaları için kullanılmıştır, bu sebeple işçiler tarafından işçi üniversitesi tabelası asılmıştır. Otel girişinde Kuzgun Acar‘ın heykel çalışmaları da vardır. 12 Eylül darbesiyle tesis dağıtılmış, girişteki heykeller tahrip edilmiş ve devlet tarafından özel bir şirkete kiralanmıştır. 1992’de DİSK’in hukuk mücadelesinin sonunda tesisi geri alınmış,Kemal Türkler Eğitim ve Tatil Sitesi adıyla tekrar amacına uygun kullanılmaya başlanmıştır. Kuzgun Acar’ın eserlerinden bazıları kurtarılıp girişteki yerini almıştır.
https://tr.instela.com/kemal-turkler-egitim-ve-tatil-sitesi–267509
Çevre köylüler anlatıyor :
Kemal Türkler bir gün tesislerin hemen yakınındaki köye gitmiş. Köy kahvesine oturmuş, çayını söylemiş. Köylülerle söyleşmeye başlamış. Bir taraftan köylülerle konuşuyor, bir taraftan da köyü inceliyormuş. Türkler DİSK Genel Başkanı ya, “kesin solcudur” diye bakıyorlarmış köylüler. Türkler köylülere “Müslüman geçiniyorsunuz, sizin gibi müslümandansa benim gibi solcu iyidir. Bakın koca köyde bir caminiz yok. Ama merak etmeyin. Sizin komünist diye baktığınız DİSK halledecek bu işi” demiş.
Birkaç gün sonra DİSK’li işçiler ve Kemal Türkler’in kendisi de dahil kolları sıvamışlar. Köye bir cami yapılmış. Köyde herkes “Kemal Bey”e duacı. Köyün okuluna da bir iki derslik ekleyince DİSK ve Kemal Türkler köyde efsane olmuş.
Tanık köylüler anlatmaya devam ediyor :
950 dönüm arazi üzerine 1967 yılında kurulmuş bu tesisler. İnşaatında DİSK üyeleriyle birlikte çalışmışlar. Harç karmışlar, tuğla taşımışlar, taş üstüne taş koymuşlar.
Binlerce işçi eğitim gördüğü kampa “İşçi Üniversitesi” adını koymuşlar. Tesis her yıl yeni yapılarla büyümüş; küçük ve büyükbaş hayvan ahırları, mandıralar, tavuk ve kaz çiftlikleri eklenmiş. O dönemler arazi sulanıyormuş, bakılıyormuş oralara. Kampta hayvancılık çok iyiymiş. Koyun, inek, kümes hayvanları… her şey varmış. Batı kesiminde iki katlı binalar varmış. Oralarda beslenir hayvanlar. Ahırlar, tavukhaneler de o bölümdeymiş. Kamp kendi et, süt, yumurta, meyve, bütün ihtiyacını karşılarmış. Ayrıca artanı da Sendikanın İstanbul’daki merkezine taşınırmış. Mandıra bütün köylerin sütlerini alır işlermiş. Sonra da İstanbul’a götürülüp, fabrikalarda işçilere ucuz olarak dağıtılırmış. Bugün ise yalnızca konaklama yapılıyormuş. 12 Eylül darbesiyle tesislere de darbe vurulmasaymış, daha da büyüyeceklermiş. Denizkent’e doğru yeni binalar yapacaklarmış.
http://www.ivmedergisi.com/kemal-t%C3%BCrkler-olsayd%C4%B1-b%C3%B6yle-olmazd%C4%B1.html
12 Eylül sonrası Türkiye Maden İş’e ve işçi sınıfı hareketine vurulan darbenin habercileri, aydınlara karşı yürütülen kitlesel cinayetlerdi. 22 Temmuz 1980 sabahı Merter’de evinin önünde sendikaya gitmek üzere arabasına binerken düzenlenen silahlı saldırı sonucu hayatını kaybetti. Cenazesi 25 Temmuz günü Aksaray Murat Paşa Cami’inden alınarak binlerce işçinin omuzlarında Topkapı Çamlık Mezarlığı’na defnedildi.
Ölümü ile ilgili olarak sanık Ünal Osmanağaoğlu’nun beraatına birkaç kez karar verilip bozulan davalar, zaman aşımı gerekçesiyle düştü. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) taşınan dava dosyası, halen AİHM’nde inceleniyor.
Kemal Türkler, sınıf ve kitle sendikacılığını inşa eden bir işçi lideriydi. Tarihe mal olmuş üstün önderlik ve örgütçülük yetenekleri, sınıfsal duruşu ve kararlı tutumuyla bugün de sendikal harekette örnek alınan bir simge olarak anılmakta ve yaşamaktadır.
(Gülbiye Yenimahalleli Yaşar’ın çalışmasından hazırlanan bu metin, Muharrem Kılıç’ın katkılarıyla zenginleştirilmiştir).